sömestre tatillerinizi, yarıyıl tatillerinizi,şubat tatillerinizi geçirebileceğiniz eğlence programlı uygun fiyatlı oteller şunlardır:
Izmir hakkında bilgiler
Izmir en parlak dönemini Ionlar zamaninda yasamistir. M.Ö 600 yilinda Lidya Krali Alyattase tarafindan isgal edilen Izmir, M.Ö 546 yilinda Persler''in, M.Ö 334 yilindan sonra da Büyük Iskender ve kumandanlarinin idaresi altina girmistir. M.Ö 302''de Trakya''dan gelerek Büyük Iskender''in kumandalarindan Antigones''i yenen Lizimaktos''un, daha sonra da Seleikoslar''in hakimiyetine giren Izmir, kisa bir müddet de Bergama Kralligi idaresinde kalmis,
M.Ö 133 yilinda kesin olarak Romalilar''in eline geçmistir M.Ö 88 yilinda Pontus Krali Mihridades ele geçirmistir. Roma Imparatorlugu''nun ikiye ayrilmasi ile Bizanslilar''in bir eyalet merkezi olan Izmir, M.S 440 yillarinda Hun Hükümdari Atilla''nin istilasina ugramistir. M.S 695 yilindan itibaren iki defa Araplar''in akinina maruz kalmis, sonra yine Bizanslilar''in eline geçmistir. 1081 yilinda Izmir sehri Selcuklular tarafindan fethedilmistir. 1097 yilinda Haçlilar''in Anadolu''da ilerlemesinden istifade eden Bizanslilar, Izmir de dahil olmak üzere Ege''de Türkler''in elinde bulunan tüm yerleri isgal ettiler.
1320 yilinda Aydinogullari Beyligi''nin hükümdari Mehmet Bey tarafindan geri alinip, oglu Umur Bey''e verilen Izmir''in Liman Kalesi, Haçli kuvvetlerince 28 Ekim 1334''de tekrar isgal edildi. 1402 yilina kadar Türkler Kadifekale''ye, Haçlilar da Liman Kalesi''ne hakim kaldilar. Liman Kalesi 1402 yilinda Timur tarafindan zapt ve tahrip edilerek, Aydinogullari Beyligi''ne iade edildi. Bundan sonra Izmir tarihinde 1426 yilina kadar Aydinoglu Cüneyt Bey rol oynamistir.
1426 yilindan itibaren Osmanli Devleti idaresine giren Izmir, 500 yila yakin bir süre Osmanli idaresinde kalmistir. Osmanli Imparatorlugu''nun yükselme devrinde çevresinin merkezi olma özelligini daima koruyarak, ekonomik ve sosyal hayatin lokomotifi olmustur.
15 Mayis 1919''da Yunanlilar tarafindan isgal edilen Izmir, üç yildan fazla isgal altinda kaldiktan sonra Ulusal Kurtulus Savasi''yla 9 Eylül 1922''de Yunan isgalinden kurtarilmis, Cumhuriyetin ilanindan sonra da Il statüsüne kavusturulmustur.
| İzmir Hakkında Genel Şehir Bilgileri | | | |
İzmir, Türkiye'nin batısında Ege Bölgesi'nin en büyük, ülkemizin de 3. büyük ilidir (1997 yılı nüfusu: 3.114.859 kişi). İlin yüzölçümü 11.973 km², nüfus yoğunluğu 261 kişidir. İzmir'e bağlı 28 ilçe bulunmaktadır. Bunlardan Konak, Bornova, Karşıyaka, Çiğli, Balçova, Buca, Narlıdere, Güzelbahçe ve Gaziemir, Büyükşehir statüsü içinde kalan ilçelerdir. Diğerleri; Bergama, Kınık, Dikili, Foça, Aliağa, Menemen, Kemalpaşa, Ödemiş, Beydağ, Kiraz, Bayındır, Tire, Torbalı, Selçuk, Seferihisar, Menderes, Çeşme, Karaburun ve Urla'dır.
İzmir kenti, il topraklarının batısında, Ege Denizi kıyılarında, İzmir Körfezi'nin iç körfez kesiminde yer alır. Kent merkezi, 2.117.811 nüfusa sahiptir Bir liman kenti olan İzmir, Türkiye'nin en önemli dışsatım limanlarından biridir. İzmir gerek nüfusu, gerekse ticaret, sanayi, eğitim, kültür, eğlence, sanat, sağlık, finans, ulaşım, turizm vb. işlevleriyle ve bu alanlardaki kurum ve kuruluşlarıyla, etki alanıyla Ege'nin metropolü konumundadır.
İzmir kuzeyde Dikili'den güneyde Selçuk'a kadar uzanan 629 km lik bir kıyı bandına sahiptir. Bu kıyılar üzerinde Dikili, Çeşme ve İzmir kent merkezinde deniz giriş kapıları bulunmakta, kentin 16 km güneyinde Adnan Menderes Havalimanı iç ve dış hatlar terminalleriyle havayolu ulaşımında hizmet vermektedir. İzmir-Alsancak deniz yolcu limanı, dış ve iç hat tarifeli seferleriyle birçok yere denizyolu ile ulaşımı sağlamaktadır: İzmir-İstanbul, İzmir-Venedik hatları gibi. İzmir kıyılarında İzmir-Üçkuyular'da ve Çeşme'de 2 tane olmak üzere toplam 3 yat limanı ve 1 yat çekek yeri vardır. İzmir'den çeşitli yönlere uzanan karayolları ile Türkiye'nin her tarafına ulaşmak mümkündür, şehirlerarası otobüs terminali kentin 11 km doğusundadır. İzmir-Aydın ve İzmir-Çeşme arasında iki otoyolu bağlantısı vardır. İzmir, aynı zamanda demiryolu bağlantısı olan bir kenttir. İzmir-Basmane merkez garından direkt veya bağlantılı seferlerle Türkiye'nin çeşitli yerlerine tren yolculukları yapılabilir. İzmir'i dışarıya bağlayan bu ulaşım hatları dışında, kent içinde Üçyol-Bornova arasında metro, körfezi dolaşan vapur ve feribotlar, kent içi ulaşımı sağlayan belediyeye ait otobüsler hizmet vermektedir.
İzmir, doğal kaynakları ve tarihsel-kültürel değerleriyle Türkiye'nin turizm potansiyeli en zengin illerinden biridir. İzmir, Ege kıyılarında deniz seviyesinden Bozdağların 2159 m lik zirvesine kadar çeşitli yükseltilerde son derece çekici kırsal ve kültürel coğrafi görünümlere sahiptir. İzmir; kıyıları ve denizi, dağları, yaylaları, termal suları, kızılçam ve makilerden oluşan ormanları, Ege'ye özgü tarımsal ürünleri ve yumuşak iklimi ile doğaya uyumlu turizm türlerini ve rekreasyonel aktiviteleri uygulamak için eşsiz ortamlar sunar. Bugüne kadar Ege Denizi kenarındaki turistik ilçeleri, Efes, Meryem Ana Evi ve Bergama gibi tarihsel-kültürel değerleriyle tanınan ancak, kıyı gerisindeki yerel kültürel zenginlikleri arka planda kalan İzmir, sahip olduğu zengin turistik potansiyelin henüz bir bölümünü kullanmakta, çok değişik mekanlar değerlendirilme fırsatını beklemektedir. Sözgelimi; Bozdağlarda dağ ve kış sporları turizmi, eko turizm, kırsal turizm, sportif turizm; Kozak yaylasında kırsal turizm, Balçova ve Çeşme'de termal turizm, ilk başta sayılacakları oluşturur.
İzmir kıyılarında kuzeyde Dikili'den güneyde Selçuk'a kadar birçok koy ve plaj turizmle tanışmış, ilçe merkezlerinin, köy ve beldelerin içinde ya da yakınlarındaki pansiyon, otel, motel ve kamping türünden konaklama tesisleri, deniz turizmine kapılarını açmıştır. İzmir kent merkezi ve yakın çevresi, Dikili, Bergama, Çandarlı, Foça, Urla, Çeşmealtı, Karaburun, Çeşme, Gümüldür, Seferihisar, Sığacık, Selçuk, Pamucak vb. iç ve dış turizmde adını duyurmuştur. İzmir öte yandan tarih öncesinden günümüze ulaşan sayısız sit alanları, eserleri ve yapıları, müzeleri, tipik Ege mutfağı, el sanatları, festivalleri, şenlikleri ve diğer yerel kültürel özellikleriyle kültür turizmine, kutsal yerleriyle inanç turizmine hizmet vermektedir. Kongre turizmi ise İzmir'de gelecek vaat eden bir turizm türü olarak geliştirilmeyi beklemektedir. Termal sular, Ege Bölgesi'nde olduğu kadar İzmir turizminde de çok önemli bir kaynaktır ve sağlık turizminde İzmir, Türkiye'de merkez olabilecek bir kapasiteye sahiptir. Görülüyor ki İzmir, turizm türlerinde büyük bir çeşitliliği bünyesinde barındırmaktadır.
İzmir'e 1999 yılında deniz ve havayolu gümrük giriş kapılarından 376.476 kişi giriş yapmıştır. Havayoluyla gelenlerin oranı % 90, denizyoluyla gelenlerin oranı % 10'dur. İlde Turizm İşletme Belgeli tesis sayısı 137, yatak sayısı 22.209'dur. Bu tesislerde 2000 yılında toplam 893.638 kişi konaklamıştır. Konaklayanların % 69 yerli turist, % 31 yabancı turisttir.
İZMİR'İN TARİHCESİ....
Günümüzde İzmir olarak kullandığımız isim, Smyrna kelimesinin dönüşmüş biçimidir. Smyrna kelimesinin daha erken biçimlerinin Smira, Lesmira, Zmirra, İsmira, Samorna veya Smurna olduğu da iddia edilmektedir. Smyrna kelimesinin kullanılmasında, kentin kurulduğu yerin yakınında bir kutsal alanın bulunmasının etkili olduğu sanılmaktadır. Bu kutsal alanın, Halkapınar kaynağı ve bu kaynağın oluşturduğu gölcük olduğu iddia edilmektedir. Smyrna / İzmir adının, Ana Tanrıça Kaynağı / Gölcüğü veya en azından Ana Tanrıça / Kutsal Ana anlamlarıyla ilgili olduğu düşünülmektedir. Sözcük büyük olasılıkla Hitit kökenlidir.
İzmir'in kuruluş tarihi ve yeri konusunda bilgiler tartışmalı olmakla birlikte, bugün Bayraklı semtinde yer alan ve Tepekule olarak tanınan ören yerinin, eski İzmir'in kuruluş yeri olduğu kabul görmektedir. Eski İzmir'in kuruluş tarihi ve kurucularının kim olduğu hakkındaki bilgilerimiz bir kaç kategoride toplanabilir.
Bu söylencelerden birisi, İzmir'in ilk kurucularının Amazonlar olduğuna ilişkindir. Bir diğeri ise, efsanevi Frigya kralı Tantalos'un ismi etrafında gelişir. Söylencelerdeki bir başka anlatıda ise, kentin kurucularının Lelegler olduğu dile getirilmektedir.
Bayraklı'da yapılan kazılarda elde edilen buluntular, İzmir'in kuruluşunun İ.Ö. 3000 yıllarına kadar indiğini açıklamakta; yapılan araştırmalar, İzmir'in bir Aiol kenti olduğunu göstermektedir. Bir dönem Hitit İmparatorluğu'nun nüfuz alanı içine girse de (İ.Ö. 2000-1200), Aiol kenti olma özelliğinin İonialıların kenti ele geçirmelerine kadar sürdürdüğü bilinmektedir. İ.Ö. 800 dolaylarında ticari faaliyetlerini İzmir Körfezi'nin son noktasına kadar yaymak isteyen İonialılar sınırlarındaki bu Aiol kentini ele geçirdiler. Deniz ötesi kolonileri aracılığıyla iyi işleyen bir ticaret ağına sahip olan İonialıların İzmir'i ele geçirmeleri, kentin tarihinde hızlı bir dönüşüme neden oldu. Kent, ticaret aracılığıyla kısa sürede zenginleşti ve gelişti.
Kentin zenginliği komşu Lydialıları harekete geçirdi ve İzmirlilerle savaşa girdiler. İÖ. 610-600 yıllarında Lydia orduları, kenti ele geçirmeyi başardı. Lydialılar daha sonra kenti yıkıp tahrip ettiler. Ancak İzmirliler kentlerini yeniden kurmayı başardılar.
Eski İzmir'in çöküşü, Anadolu'da Pers istilasının sonuçlarındandır. Pers ordularının saldırısı sonucu, İ.Ö. 545 yılında İzmir tahrip edildi. Bu tahribattan sonra, Bayraklı'daki yerleşim alanında bir daha kent düzeninde bir yerleşim oluşamadı. İzmir'in bu ilk döneminden geriye kalan en önemli miras, kentin kendisidir. Bayraklı'da bulunan ören yeri, yapılan kazılarla her geçen gün biraz daha açığa çıkartılmaktadır. Bugüne kadar yapılan çalışmalarda kentin ızgara planlı, (birbirini dik kesen sokaklarla örülü bir yapıda) olduğu anlaşılmıştır.
İzmir'in yeniden kurulması, Büyük İskender olarak anılan Makedonyalı Alexandros'a bağlanır. Büyük İskender İran seferinin başlarında, İ.Ö. 334 yılında Pers İmparatorluğu'nun Anadolu'daki ordusunu yendikten sonra, ordularıyla Efes üzerine ilerlemişti. Bu harekat sırasında İzmir yöresine geldiğinde, söylenceye göre şimdiki Kadifekale (Pagos Dağı) civarında gördüğü bir rüya üzerine yeni İzmir'in Pagos Dağı'nda kurulmasını ister.
Yeni kent, Kadifekale yamaçlarından, denize doğru uzanıyordu. Kentin varlığı yine deniz ticaretiyle yakından ilgiliydi. Çünkü kentin konumlandığı alan, Kadifekale'nin bulunduğu yer ile küçük bir koydan oluşan doğal liman arasında bulunuyordu. Kent esas olarak bu doğal limanın var ettiği bir yerleşim olacak ve geleceği bu limanın canlılığına göre şekillenecektir.
İzmir, İ.Ö. III. yüzyıl başlarında Efeslilerin tavsiyesi üzerine on üçüncü üye olarak Ion kentleri arasındaki birliğe kabul edildi. Daha sonra Bergama Krallığına bağlanan İzmir, İ.Ö. 133'de Bergama kralı III. Attalos'un vasiyeti gereğince, Roma İmparatorluğu'na katılınca, diğer Ion kentleriyle birlikte Roma topraklarının bir parçası oldu. İzmir'in Roma döneminde giderek önem kazandığı ve ticaret kenti olma özelliğini geliştirmeye başladığı görülmektedir.
Roma İmparatorluğu İ.S. 395 yılında ikiye ayrıldı. Bu bölünmede Anadolu, dolayısıyla İzmir, Doğu Roma toprakları içinde yer aldı. İ.S.476 yılında Batı Roma'nın yıkılmasıyla birlikte Doğu Roma, bölgenin hakimi oldu. İzmir, önemli bir ticaret kenti olarak varlığını sürdürdü.
608 yılındaki Sasaniler'in saldırılarını, 637 yılından başlayarak bir süre devam edecek olan Arap akınları izledi. 665 yılındaki Emevi seferinde, İzmir Arapların eline geçti.
İzmir, XI. yüzyılın ikinci yarısından itibaren tarihinde yaşadığı önemli dönüşüm evrelerinden birisine daha girdi. Kentteki Doğu Roma egemenliği tartışmalı hale geldi. Bu dönemde Doğu Roma İmparatorluğu ile bölgeye ulaşan Türkler arasında İzmir'in birkaç kez el değiştirdiği bilinmektedir.
1071 yılında Büyük Selçuklu Ordusu'nun Doğu Roma Ordusu karşısında kazandığı zafer, Anadolu tarihi açısından bir dönüm noktası olmuştur. Nitekim 1071'den kısa bir süre sonra 1076 yılında, İzmir önlerinde Türk kuvvetleri görülmeye başlamıştır. Aynı yıl, İzmir kısa bir zaman sürecek olan Türk egemenliğini de tanıyacaktır. Bu dönemi, büyük Türk denizcisi Çaka Bey'in 1095 yılına kadar devam edecek olan egemenlik yılları izler. İzmir'deki bu ilk dönem Türk egemenliği, yaklaşık yirmi yıl sürer. Bu olaydan sonra ilk haçlı seferini (1096) izleyen günlerde, Doğu Roma kuvvetleri kenti ele geçirirler. Türklerin kısa bir dönem yönettikleri İzmir, yeniden bir Doğu Roma kenti haline gelir ve 1317 yılına kadar kentin bu konumu değişmeden kalır.
XIV. yüzyılda İzmir, Doğu Roma yönetiminde olmakla birlikte, 1261 Nif antlaşmasıyla İzmir'de yerleşim hakkını elde eden Cenevizliler ve Venedikliler, kentte ticari açıdan etkin bir konuma yükselmişlerdir.
İzmir, 1317 yılında bir Türkmen Bey'i olan Aydınoğlu Umur Bey'in denetimi altına girer.
1344 yılında Papa VI. Clement'in örgütlediği, Venedik, Kıbrıs ve Rodos şövalyelerinin katıldığı bir Haçlı seferinde Liman Kalesi Latinlerin eline geçer ve Pagos Dağı'nın zirvesindeki Kadifekale ise Türklerin egemenliğinde kalır. Böylece kent, uzun bir süre devam edecek olan bu yapısına kavuşmuş olur, yukarıda "Türk İzmir" ve aşağıda "Hıristiyan İzmir" olmak üzere ikiye bölünür.
XV. yüzyılın başında Timur İzmir'e bir sefer düzenleyerek, Rodos şövalyelerinin egemen olduğu Liman Kale'yi ele geçirir ve onu yıktırarak, Türkmen Aydınoğlu Beyliği'nin canlanmasını sağlar ve İzmir'i Umur Bey'in torunu Aydınoğlu Cüneyt Bey'e verir.
1426'da Osmanlılar, Aydınoğlu Beyliği'ne son vererek, Batı Anadolu ve İzmir'i egemenlikleri altına aldılar. Böylece, Osmanlı egemenliğine dek süren İzmir'in yönetsel belirsizliği de sona ermiştir. Osmanlı egemenliğine girdiği dönemde küçük bir kasaba konumunda olan İzmir, Osmanlı Barışıyla birlikte nüfusu artmaya başlayınca, 1528-1529 yıllarında Türkler, tepedeki yerleşim yerlerinden limana doğru yönelerek, Yukarı Kale ile Liman Kalesi arasında kesintisiz bir Türk yerleşim kuşağı oluşturmuşlardır.
İzmir'in ticaret merkezi olarak yükselişinin ardında, Doğu Akdeniz ticaretinde egemen olan Fransa ve Venedik ile rekabete girişen İngilizlerin Yakın Doğu'da yayılma çabalarının etkisi büyüktür. 1610 ile 1630 yılları arasında İngilizler ve Fransızlardan sonra Hollandalılar da İzmir'e gelerek, Batı Anadolu'daki ticareti yeniden biçimlendirmeye başladılar. Böylece İzmir Doğu Akdeniz'in en önemi liman kentlerinden biri haline geldi.
XIX. yüzyıla girilmesiyle, İzmir ve Batı Anadolu'nun tarihsel serüveninde çok önemli dönüşümler yaşanmaya başlamıştır. 1838 yılında Osmanlı Devleti ile İngiltere arasında imzalanan serbest ticaret antlaşmasıyla, İmparatorlukta yabancılara ticaret yapma hakkının tanınmasıyla, Sakız Adası'nda ticaretle uğraşanlar İzmir'e gelip, yerleşmeye başladılar. Böylece İzmir, Batılı devletlerle olan ticari hacmine paralel olarak büyük bir gelişim ve dönüşüm içine girdi. 1850'li yıllardan itibaren hız kazanan bu değişim, I. Dünya Savaşı'nın başladığı 1914 yılına kadar aralıksız devam etmiştir.
I. Dünya Savaşı'nın yitirilmesi, İzmir ve Ege için bir sonun başlangıcı oluyordu. 15 Mayıs 1919'da başta İzmir olmak üzere, tüm Ege Bölgesi Yunan işgali altına giriyor ve bölgede yeni bir yapılanma başlıyordu. I. Dünya Savaşı'nın galip devletleri, işgalle, Osmanlı Devleti'ne Sevr Antlaşması'nı imzalatmayı hedefliyorlardı. Sevr Antlaşması, başta İzmir olmak üzere, Ege Bölgesi'nin Yunanistan'a bağlanmasını öngörüyordu. İzmir'in işgaliyle birlikte, Ege'de işgalci Yunanlılara karşı Türk ulusal direniş hareketi başlar. İzmir'de Gazeteci Hasan Tahsin tarafından atılan ilk kurşun Ulusal Kurtuluş Savaşımızın başlangıcını simgeler.
İzmir'in işgali ve bu işgalden kurtuluşun Türkiye'nin siyasi tarihi açısından çok önemli sonuçları olmuştur. İzmir'in kurtuluşuyla birlikte; monarşik, teokratik ve çokuluslu bir imparatorluktan, ulusal, laik ve çağdaş bir Cumhuriyet'e geçişin kapıları ardına kadar açılmıştır.
9 Eylül 1922'de Türk Ordusu'nun İzmir'e girmesi ile Yunan işgali sona erer. Ancak, İzmir 13 Eylül sabahı tarihinin en büyük felaketlerinden birini yaşamaktan kurtulamaz. Basmane semtinde başlayan yangın, 2.600.000 metrekarelik bir alanda 20.000'den fazla ev ve işyerini yok eder. İzmir, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu sonrası "Zümrüdü Anka" kuşu gibi kendi külleri içinden adeta yeniden doğar.
GENEL BİLGİLER
Yüzölçümü : 1.973 km²
Nüfus : 2.694.770 (1990)
İl Trafik No : 35
Türkiye'nin üçüncü büyük şehri olan İzmir, çağdaş, gelişmiş, aynı zamanda işlek bir ticaret merkezidir. Cıvıl cıvıl olan alışveriş merkezinde dolaşmak oldukça keyiflidir. İzmir'in batısında nefis renkli denizi, plajları ve termal merkezleriyle Çeşme Yarımadası uzanır. Antik çağların en ünlü kentleri arasında yer alan Efes, Roma devrinde dünyanın en büyük kentlerinden biriydi. Tüm İon kültürünün zenginliklerini bünyesinde barındıran Efes, yoğun sanatsal etkinliklerle de adını duyuruyordu.
Türkçe'de ''Güzel İzmir'' olarak adlandırılan İzmir, yatlar ve gemilerle çevrilmiş uzun ve dar bir körfezin başında yer almaktadır. Ilıman bir iklime sahip olup, yazında denizden gelen taze bir serinlik güneşin sıcaklığını alıp götürmektedir. Sahil boyunca palmiye ağaçları ve geniş caddeler bulunmaktadır. İzmir Limanı İstanbul'dan sonra ikinci büyük limandır. Canlı ve kozmopolit bir şehir olan İzmir Uluslararası Sanat Festivali ve Uluslararası Fuarı ile de önemli bir yer tutar.
İLÇELER
İzmir ilinin ilçeleri; Balçova, Çiğli, Gaziemir, Karşıyaka, Konak, Aliağa, Bayındır, Bergama, Beydağ, Bornova, Buca, Çeşme, Dikili, Foça, Karaburun, Kemalpaşa, Kınık, Kiraz, Menderes, Menemen, Narlıbahçe, Ödemiş, Seferihisar, Selçuk, Tire, Torbalı ve Urla'dır.
Aliağa : İzmir'in 60 km. kuzeyindeki Aliağa, İzmir ve Bergama uygarlıklarından izler taşımaktadır. Ege kıyılarında sayıları 30'u aşan Aiol kentleri arasında en büyük ve önemlilerini oluşturan 12 kentten 4'ü Aigaia, Kyme, Myrna ve Gryneion ilçe sınırları içerisinde bulunmaktadır.
Dikili : İzmir'in kuzeyinde 120 km. uzaklıktadır. Yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çeken şirin bir ilçedir. Hem tarihi hem de olağanüstü güzellikleri olan turistik Çandarlı beldesi Dikili'ye bağlıdır. Doğal güzellikleri arasında Merdivenli Köyünde bir krater gölü, Demirtaş ve Deliktaş Köylerinde de çamlık ve tarihi mağaralar bulunmaktadır. Dikili ilçesi ılıcaları ile de oldukça ünlüdür. Nebiler, Bademli ve Kocaoba köylerinde sıcak su ılıcaları vardır. İlçede karayolunun dışında deniz ulaşımında da Dikili Limanı, üç yolcu gemisinin yanaşabileceği kapasiteyle hizmet vermektedir.
Seferihisar : Yerleşim tarihi M.Ö. 1000 yıllarına uzanan ilçenin Sığacık mevkiinde Teos antik kenti, Doğanbey-Gerenalanı mevkiinde Karaköse Harabeleri, Sığacık' ta Osmanlılar tarafından inşa edilen kale ile kale içerisindeki eski yerleşim alanı, ilçe merkezinde Selçuklu ve Osmanlı Dönemi'ne ait anıtsal yapılar, yörenin arkeolojik ve tarihi kaynak potansiyelini oluşturmaktadır. Seferihisar 27 km.lik sahil şeridi ile güzel plajlara ve koylara sahiptir.
Menderes : Satsumasıyla, güzel koylarıyla, tarihi değerleriyle dikkat çeken Menderes ilçesinin İzmir'e uzaklığı 20 km'dir. İlçenin batısında Ürkmez mevkiinde Lebedos Antik Kenti bulunmaktadır. Menderes-Selçuk yolu üzerinde birbirine yakın konumda yer alan Kolophon, Klaros, Notion ve Lebedos Antik Kentlerine ait kalıntılar, ilçenin önemli arkeolojik kaynaklarını oluşturmaktadır. Gümüldür beldesi dünyaca ünlü mandalina türü olan satsumanın yetiştirici bölgesidir. Özdere, Ege'deki dokuz büyük turistik bölgeden biri olup temiz denizi ve sahilinin yanı sıra amatör balıkçıların avlanabildiği turistik bir beldedir. Menderes'in Görece Köyü'nde de halkın evlerde imal ettiği değişik renk ve biçimdeki boncuklar yerli ve yabancı turistin oldukça dikkatini çekmektedir.
Karaburun : Karaburun, Urla Yarımadası'nın kuzeyinde kurulmuştur. İzmir Körfezi boyunca kuzey ve batı kıyıları güzel koylarıyla bir şerit halinde uzanır. İlçenin yerleşimi taş devrine kadar uzanır. Çakmaktepe mevkiinde yapılan kazılarda elde edilen buluntulardan Hititler Dönemi'nde buranın ileri bir kültür merkezi olduğu, daha sonra yöreye egemen olan Aiol, Lidya. Helen ve Roma uygarlıkları döneminde kültür ve ticaret merkezi olarak geliştiği bilinmektedir.
Urla : Ege Bölgesi'nin tüm özelliklerini taşıyan Urla, İzmir'in batısında 38 km. uzaklıkta kendi adını taşıyan yarımadanın orta kısmında yer alır. Urla tarih boyunca bir kültür merkezi olmuştur. Yapılan kazılarda ele geçen eserler arasında Hititlere ait Gaga ağızlı sürahi çıkarılmıştır. Limantepe Höyüğü kazılarında ele geçen buluntulara göre Klazomenai Limanının dünyanın en eski ve düzenli limanı olduğu ortaya çıkmıştır. Klazomenai' de bulunan eserler Louvre Müzesi ve Atina Milli Müzesi ile İzmir Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmektedir.




Hiç yorum yok:
Yorum Gönder